Türk dünyasının entegrasyonu önce ekonomi alanında, ardından siyasi alanda olmalıdır. Ekonomik entegrasyon, ülkeleri kültürel olarak yakınlaştırır, farklılıkları azaltır dolayısıyla siyasi entegrasyonu kolaylaştırır. Ekonomik olarak entegre olan on üç Amerika kolonisi ve Almanya siyasi birlik kurmayı başardı. Kurdukları siyasi birliği güçlendirerek yaşattılar. Almanya bunu derin mezhep farkına, ABD hem mezhep hem millet hem de kültür farkına rağmen başardı.
Oysa bağımsızlık savaşından sonra ilan edilen Büyük Kolombiya Cumhuriyeti, karizmatik lideri Bolivar’a ve ABD’yi örnek alarak kurulmasına rağmen yaşayamadı. Büyük Kolombiya Cumhuriyetini kuranlar Latin ve Katolik’tiler yani aynı kültür dairesindendiler. Üç yüz yıldır aynı coğrafyada beraber yaşıyorlardı. Bu müştereklere rağmen ekonomik entegrasyonu sağlayamayan daha doğrusu kurucularının, ekonomik entegrasyonun öneminin farkında olmadığı Cumhuriyet, kısa sürede altı parçaya bölündü.
Karizmatik önder Nasır’ın başkanlığında birleşen Mısır, Suriye ve Yemen tarafından kurulan Birleşik Arap Cumhuriyeti, ekonomik olarak Mısır’a yaradığı, kaynaklar Mısır’a aktarıldığı ve kurulan sistem diğer ülkelerin aleyhine olduğu için dört sene gibi kısa sürede dağıldı.
Viyana Kongresi’nden sonra Avusturya liderliğinde kurulan Alman Konfederasyonu sadece elli yıl devam etti. Konfederasyon, siyasi birlikti. Elli yılda, 39 üye eyaletin ekonomik entegrasyonu adına hiçbir adım atılmamıştı. Konfederasyon, 1866 yılında Avusturya’nın ayrılmasıyla işlevini yitirdi.
Bu gerçeklerden hareketle, Türk Devletleri Teşkilatının öncelikli hedefi ekonomik entegrasyon olmalıdır. Siyasi birliğinin tesisi nihai hedef olmalıdır. Siyasi birlik tesisinde ekonomik entegrasyonun yanında, kültür, dil, din birliği de önemlidir. Yugoslavya, hem yeterli düzeyde ekonomik entegrasyonu sağlayamadığı hem birlik ülkelerini kalkındıramadığı hem de din ve ulus farklılığı nedeniyle yani ortak değerlere sahip olmadığından dağıldı.
Bağımsızlığını kazanan Türk ülkelerinin dil, din ve kültür farklılığı olmadığı için “değerler” birlik kurulmasına ya da kurulan birliğin yaşatılmasına engel değildir. Kaldı ki Türk devletlerinin aynı alfabeyi kabul etmeleri müşterekleri arttıracaktır. Ama Türk ülkeleri ekonomik olarak entegre olamazlar ve kalkınamazlarsa, birlik kuramazlar, kursalar da yaşatamazlar.
Bu gerçekten hareketle, TDT, üç başarılı ekonomik entegrasyon örgütünü; NAFTA, ASEAN ve AB’yi örnek alabilir. Bu makalemizde kısaca ele alacağımız ilk iki teşkilat sadece ekonomik iş birliği kurmayı hedefledi ve başarılı oldu. Başka bir makalede ele alacağımız AB ise önce ekonomik sonra siyasi entegrasyon hedeflemiş ve başarılı olmuştur. AB’nin açıklanmayan nihai hedefi olan ABD ile Çin’den sonra üçüncü süper güç olmayı, gerçekleştirdiği veya gerçekleştirebileceği söylenemez.
NAFTA, 1994 yılında, Kanada, ABD ve Meksika tarafından kuruldu. Amacı katılımcılar arasında ticareti arttırmak olan NAFTA’nın aynı para birimine geçme, ortak Merkez Bankası kurma, aynı gümrük tarifesi uygulama ve bir ülkede gümrüklenen ürünün öbür üye ülkelere gümrüksüz gidebilmesi gibi amaçları yoktur. Üye ülkelerde üretilen ürünler diğerlerine gümrük vergisi ödenmeden ve kotaya tabii olmadan gider. Yatırımlar karşılıklı olarak teşvik edilir.
NAFTA modeli, Türk dünyasının örnek alacağı başlangıç modeli olabilir. NAFTA imzalandıktan sonra üç üye ülke arasındaki ticaret hızla artarak, ilk on yılda 306 milyar dolardan, 621 milyar dolara çıktı. 2008 yılına gelindiğinde hacim 900 milyar doları geçmişti. Anlaşmadan önceki yıl olan 1993 senesinde NAFTA üyelerinin birbirlerine yaptıkları doğrudan yatırım tutarı 137 milyar dolarken, 2000’de, 300 milyar doları geçti.
ABD’nin NAFTA Anlaşması’ndaki diğer hedefi, Meksika’nın ekonomik gelişmesini, reformların devamını ve demokratikleşmesini sağlamaktır. Özellikle tekstil sektörünün geliştirilerek istihdamın arttırılması ve kuzeye olan göçün azaltılması hedeflenmiştir. Meksika’da, 2018 yılında, tekstil sektörünün büyüklüğü 9,3 milyar doları aştı. Tekstil ihracatının %60’dan fazlası ABD’ye yapıldı. Ekonomik birlik tesis edildiğinde aynı Meksika gibi, kaynakları kıt olan Kırgızistan ve Tacikistan’ında kalkınması hızlanacaktır.
2020 yılında, üç ülke USMCA adını verdikleri anlaşmayı imzalayarak, ticari iş birliğini ileri aşamalara taşıdılar. Bu anlaşmayla yerli üretim daha fazla desteklenmekte, çevreyle ilgili ortak politikalar geliştirilmektedir. Özellikle Meksika’da işçilerin çalışma koşullarıyla, ücretleri iyileştirilmektedir. Bu anlaşma sayesinde pandemiden sonra çok sayıda Amerikan firması, üretim tesislerini Çin’den Meksika’ya taşıdı.
1967 yılında Filipinler, Malezya, Endonezya, Tayland ve Singapur, Vietnam savaşının da etkisiyle, komünist genişlemeye karşı Güney Doğu Asya Uluslar Birliğini (ASEAN) kurdular. Birliğe 1984’te Bruney, 1995’te Vietnam, 1997’de Laos ile Birmanya, 1999’da Kamboçya katıldı. Birlik kurulduğu günden itibaren ekonomik ve ticari iş birliğine önem verse de SSCB dağıldıktan sonra ana eksen ekonomik iş birliği ve bölgenin top yekûn kalkınması oldu.
2008 yılından itibaren üyeler arasında gümrükler sıfırlandı. 2020 yılı itibariyle ASEAN, beşinci en büyük ekonomi. 600 milyon nüfusuyla cazibe merkezi. Nüfusunun yarısından çoğu 30 yaşın altında. Büyüyen ekonomik hacim, kalabalık ve genç nüfus, ABD ile Çin’in yanında Japonya, Kore, Avusturalya ve Yeni Zelanda’nın da ilgisini çekti. Altı ülkenin ABD dışındaki beş tanesi, ASEAN ile önce teker teker serbest ticaret anlaşması imzaladılar. 2020 yılında söz konusu on beş ülke, Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) Anlaşması’nı imzaladı. Böylece 2,1 milyara insana hitap eden, global ekonominin %30’u büyüklüğünde bir ekonomik birlik kurulmuş oldu
2024 yılının ekim ayı itibariyle Türk devletleri birbirlerine gümrük muafiyeti uygulamıyorlar, ekstra yatırım teşviki vermiyorlar. Buna rağmen Türkiye ve Azerbaycan ekonomik olarak entegre oldular. Orta Asya ülkeleri kendi aralarında entegreler. Fakat Hazar’ın batısı doğusuyla entegre olmaktan çok uzak. Türkiye dış ticaretinin çoğunu Avrupa, Çin, Rusya ve İngiltere ile yapıyor. Orta Asya devletlerinin en büyük ticari ortakları Çin ve Rusya.
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), başlangıç noktası olarak NAFTA’yı örnek alabilir. Öncelikle Türk ülkeleri birbirlerine ekstra yatırım teşvikleri verir, birbirlerinde üretilen ürünlere gümrük vergisi muafiyeti uygular. Türk devletleri arasındaki ticaret ve yatırım hacimleri belli bir seviyeye ulaştığında, ASEAN örnek alınarak, malların ve insanların serbest dolaşımını sağlayan anlaşma imzalanır. Yani Türk ülkeleri arasındaki sınırlar fiilen ortadan kaldırılır.