Anadolu’nun geçmiş zamanlarında, mahalle aralarında dolaşan bohçacı kadınları hatırlarsınız. Bu kadınlar, çarşaftan yapılmış kocaman bohçalarını sırtlarına yükleyip evden eve dolaşır, ev hanımlarına türlü çeşit eşyalar satarlardı. Bohçalarının içinde neler olmazdı ki? El emeği dantellerden, rengarenk havlulara, zarif iç çamaşırlarından mutfak gereçlerine kadar her şey bulunurdu. Ancak bohçacıların asıl marifeti, sadece eşyalarla sınırlı değildi. Onlar, aynı zamanda dedikodular, sırlar ve hayat dersleriyle dolu birer hazineydi. Bir eve girip, kahve falına bakar, muska yazar, suya bakarak cin çıkarır ve o evin havasını bir güzel değiştirirlerdi. Bohçacılar, insanı okuyabilen, halden anlayan ve kurnaz tiplerdi. Bir göz kırpışta size bir şeyler pazarlayıverir, sizi hem güldürür hem de biraz ürpertirlerdi. Bu bohçacı kadınlar, ustalık gerektiren bir mesleğin temsilcileriydi.
Bugün bu bohçacı kadınlar azaldı belki, ama siyasetin sahnesinde bir bohçacı var ki, ustalıkları eskileri aratmıyor: Bay Bahçeli. Osmaniyeli bu siyaset ustası, her hafta açtığı siyaset bohçasından öyle şeyler çıkarıyor ki, gündemi adeta sallıyor. Bahçeli’nin siyaset arenasındaki varlığı, tam anlamıyla bir bohçacı hüneri. Bir hafta içinde ne bulursa bohçasına dolduruyor, haftanın belirli günlerinde ise bu bohçadan akla hayale gelmeyecek sürprizler çıkartıyor. Kimi zaman subliminal mesajlar veriyor, kimi zaman aba altından sopa gösteriyor. Onun ne yapacağını, hangi hamleyi yapacağını kestirmek zor; çünkü o, her zaman beklenmedik bir yerden çıkıyor.
Bu nedenle, her hafta siyasi kulislerde, “Acaba Bahçeli bu hafta bohçasından ne çıkaracak?” sorusu yankılanıyor. Siyasetle ilgilenen herkes, Bahçeli’nin bir sonraki adımını merakla bekliyor. Geçtiğimiz günlerde, Ali Koç’un arkasına yerleştirilen meşhur 17/25 saati olayı bu duruma güzel bir örnek teşkil ediyor. Bahçeli’nin bu hareketi, herkesin aklında soru işaretleri yarattı: “Bu saat neyin nesi?”, “Bu, AKP’ye gönderilmiş ince bir mesaj mıydı?”, “Bahçeli, ‘Beni yok sayma, kirli çamaşırlarını biliyorum’ mu demek istedi?” İşte tam bu noktada, siyaset bohçacısı Bahçeli devreye giriyor. Herkesin anlayamadığı ama bir yandan da çözmeye çalıştığı bir bilmece gibi, yaptığı her hamleyle siyaset sahnesini meşgul ediyor.
Bahçeli’nin bu rolü, onu siyasetin vazgeçilmez bir parçası haline getiriyor. Ancak, bu siyaset ustasının geçmişi de en az bugünkü hamleleri kadar dikkat çekici. Zamanında, iktidara karşı sert eleştiriler yönelten, AKP’yi hedef alan ve iktidarın yanlışlarını cesurca dile getiren bir siyasetçi olarak tanınıyordu. 2000'li yılların başında, özellikle de 2007-2011 yılları arasında, Bahçeli, AKP’ye karşı adeta bir muhalefet bayrağı taşıyordu. O dönemde, AKP’nin yönetim tarzını ve politikalarını eleştiren sert söylemleriyle dikkat çeken Bahçeli, hükümetin uygulamalarını sıkça hedef almıştı.
Örneğin, 2002 seçimlerinden sonra AKP’nin tek başına iktidara gelmesiyle başlayan süreçte, Bahçeli, partisinin grup toplantılarında yaptığı konuşmalarda AKP’nin ekonomi politikalarını, yolsuzluk iddialarını ve ülkeyi yönetme biçimini sert bir dille eleştirmişti. Bahçeli, "AKP’nin yürüttüğü siyaset, ülkenin geleceğini karanlığa sürüklüyor" diyerek, hükümetin icraatlarına karşı uyarılarda bulunmuştu. O yıllarda, AKP’yi ülkeyi kutuplaştırmakla, halkı ekonomik zorluklarla baş başa bırakmakla ve Türkiye’yi adım adım felakete sürüklemekle suçlamıştı.
Ancak, zamanla bu sert muhalif söylemler yerini daha farklı bir yaklaşıma bıraktı. Bahçeli, 2015 yılından itibaren AKP ile bir siyasi ittifak sürecine girdi ve bu süreç, Bahçeli’nin siyasi çizgisinde belirgin bir değişim yarattı. Artık AKP’nin yanında yer alarak, geçmişte eleştirdiği politikaların savunucusu haline gelmeye başladı. Bu değişim, onun siyasi kariyerinde yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Eski söylemlerini geride bırakıp, AKP ile birlikte yürüdüğü bu yeni dönemde, Bahçeli’nin siyasetteki rolü daha da karmaşık hale geldi.
Bahçeli, bugün Türkiye’nin siyaset sahnesinde sadece bir oyuncu değil, aynı zamanda oyunun kurallarını belirleyenlerden biri haline geldi. Sözleri, hamleleri ve siyasi manevraları, herkesin dikkatle izlediği birer gösteriye dönüştü. Ancak, onun bu ustalıkla örülmüş siyasi kariyerinde, her zaman bir bohçacının hüneri ve kurnazlığı var. Eskiden evlere girip hayatın sırlarını pazarlayan bohçacılar gibi, Bahçeli de siyasetin içinde kendi sırlarını bohçasında saklıyor ve gerektiğinde ortaya çıkartarak, Türkiye’nin gündemini şekillendiriyor.
Bugün, Bahçeli’nin bohçasında ne var? Kirli çamaşırlar mı, siyasi hamleler mi, yoksa yeni bir ittifak mı? Kimse tam olarak bilmiyor. Ancak şu bir gerçek ki, Bahçeli’nin bu siyasi bohçası, Türkiye’nin geleceği üzerinde önemli bir etki yaratmaya devam ediyor. Her hafta yeni bir sürprizle, yeni bir hamleyle karşımıza çıkacak olan bu bohçacı siyasetçi, Türkiye’nin siyaset sahnesinde daha uzun süre kalacak gibi görünüyor.
Siyasetin bohçacısı Bahçeli hem güldürüyor hem de düşündürüyor. İster onun söylediklerine inanarak siyasi falınıza bakın, ister sadece bir kenardan izleyin; ama şu kesin ki, Bahçeli’nin bohçasından çıkacak olanları asla hafife almayın. Çünkü bu bohçadan çıkacaklar, Türkiye’nin siyasi geleceğini belirleyecek kadar güçlü olabilir.